13.Mayıs.2011
Ego, birinin birisinden herhangi bir alanda daha üstün olduğunu düşünmesi veya üstün olmak istemesini getiren içsel güçtür. Negatif ego “herkes benden yukarıda”, pozitif ego “herkes benden aşağıda” fikrini barındırır.
Eşitsizliği ön görür, rekabet içerir, dolayısıyla en temelde sevgisizliktir.
İnsanın ruhani yolu Sufizmde de dendiği gibi nefs yani egolarından (olabildiğince) arınmaktır.
Fakat bizi daha çok ilgilendirmesi gereken şey.
Ego zarar verir. Üstün olmaya çalışan kişi, üstün olduğu zaman işler yolundadır (ör: caddede bir barın girişinde “falanca Bey hoş geldiniz” denmek, itibar görmek). Ama askerlik sırası kuyruğunda işler aynı olmaz, “geçsene sıraya” diye bağırılmak o an zor gelir. Aslına bakarsanız kayırılmamak güçlü öfke başlatır. Ve gerisini siz tahmin edin. Sokakta zor durumdaki bir insan için fazla üzülmek te anyı şeyi gösterir. Çünkü içerisinde şu düşünceyi barındırır “ kendimi aynı durumda düşünemiyorum”. Dolayısıyla aşırı üzülür. Halbuki tam şu an dünyanın bir köşesinde insanlar kafasına bomba yerken veya Hindistan’da birileri çöpte yaşarken “ben nasıl olurda sokakta yaşarım, ben nasıl hasta olabilirim, benim nasıl şuyum olmaz buyum olmaz” diye düşünebilmek (farkında olarak veya olmayarak), kendinizi onlardan üstün görmektir.
Ego, kolaylıkla olumsuz hissedebilmektir. Ego, olumsuz duygular ve hastalıklar paralel yürür. Hastalıkların birer işaret olması, geçmişimizde kabul edemediğimiz parçamızı kabul edinceye kadar bizimle birlikte olduklarını bilmek gerekir. Ego bize hediye olarak bir ton kabul edilmemiş parça katacaktır. Her hangi aşırılık yaşayanlar için babamdan duyduğum bir laf “Önce sivriler yontulur ve denizde tek bir sivri köşe bulamazsın”.
Hayat insana hep bir şeyler öğretir. Öğretmeye çalıştığı “üstün olmaya çalıştıkça altta kalacaksın”, “ne kadar olumsuz hissedersen o kadar psikolojik ve fizyolojik olarak hasta olacaksın” ve “herkes eşdeğerdedir”.
Çeşitli alanlarda gelişmişlik mümkündür. Ruhen, maddi, zeka olarak, güzellik olarak, etkileyicilik olarak, yaş vs. Hiçbiri insanın değerini değiştirmez.
Bir dedenin “öp bakayım elimi” demesi, bir anne veya babanın 30 yaşına gelmiş çocuğuna hala ne yapacağını söylemesi, baskı yapması ve tehdit etmesi, bir öğretmenin öğrenciyi azarlaması, bir tanesinin “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” demesi. Sadede gelirsek birisinin birisine ne yapması gerektiğini söylemesi diyebiliriz. Öfkeli veya öfkesiz, farkında olarak veya olmayarak “ben senden daha iyi biliyorum” fikrinde olması.
Karşısındakinin kendisiyle aynı değerde bir insan olarak her istediğini yapmak ve düşünmek özgürlüğüne inanmayan bir insan, kendisi de özgür olmayacak. Ancak karşısındakinin özgürlüğüne yüzde yüz oranda inanan kişi kendisi de yüzde yüz olarak özgür olabilir.
Ego tüm bunları yok eder. Sevgi veremiyor ve alamıyor durumda kalınır.
Başka zararları da var. Ego oranında şifalanılamaz ve şifalandırılamaz. Kişinin herhangi durumlarının iyleşmesi engellenir. Meslek egosuna sahip birisinin (mesleğinde akademik dünyada söz sahibi) herhangi bir ağrısı veya üzüntüsü varken, kendisine teklif edilen EFT uygulamasını “saçmalama, tabii ki istemem” diyerek reddetmesi,bunu yaparken bir saniye dahi düşünmemesi. Sırf sorununu başkasına anlatmak zorunda kalacak birinin “kendime bunu yapamam diyerek” çözüme uzak durması. Kendine yapılan yardımlar için teşekkür edemediği için yardımın kesilmesi, ve üzerine bu kişinin suçluluk hissetmesi. Bir şifacı içinse (bir yaşam koçu olabilir), kendi egoları sebebiyle karşısındakini yargılamaktan vazgeçememesi veya kendi doğruları doğrultusunda tavsiye verir olması. Halbuki şifacı kişi karşısındakini yargılamaz, ne yapması gerektiği söylemez, sadece hayatında değiştirmek istediği her ne ise bunu yapamıyorken yapabilmesi yolundaki engelleri kaldırır.
Ego acı ve üzüntüden doğar ve beslenir. Bu sebeple insanı olumsuz durumunda tutar. Bu sebeple ülkemiz insanı hayli egoludur ve arabesk müzik dinler. Tüm şarkılar acı, hüzün içerir. İnsanımız ilk başta acılarla mı bu duruma gelir? Değil mi? İbrahim Tatlıses buna bir örnek olabilir mi veya bir politikacı, geldiği yeri bilenler için Hitler.
Tek sebep acı çekmiş olmak değil tabii ki. Basitçe ailede şımartılmış olmak kendini üstün görmek için yeterli.
Ailede sevgi arsızı, her istediğini elde etmiş ve şımartılmış olan bir kişinin ilerleyen yıllarda sevgilisinin terketmesi üzerine kendini kanser edecek kadar üzülmesi acıdır. Altında tek şey yatar “nasıl olurda bunu yaşarım?”. “Yaşardın, herkes yaşar”.
Haberiniz olsun
Oytun OKKIR
EFT Terapisti