30 Aralık 2012 Pazar
27 Aralık 2012 Perşembe
10 Aralık 2012 Pazartesi
Sahip Olduklarım
28 Ağustos 2012 Salı
Kabak Koyu
Ev arkadaşım Leyla oradaydı, gönüllüydü, ben de Ramazan Ayı’nın en büyük terapi ayı olmadığını bilerek İstanbul’daydım. Ayarladık ben de gittim. 3-10 arası çalışdım. Yukarıda yazan işlerin bir kısmını yaptım ve onun dışında yapılacak ne varsa onu yaptım.
30 Mayıs 2012 Çarşamba
Duygusal Farkındalık
Duygusal farkındalık dış tahminlerde olduğu gibi iç tahminlerde de asıl etkendir. İnanır mısınız bilmem ama toplumun büyük kısmı ne hissettiğini bilmez. O an endişeli olduğunu farketmez. Korktuğu için bu işi yaptığını, bunun normal olmadığını, herkesin bunu yaşamadığını, bu duygu ortadan kalksaydı nasıl hissedebileceğini tahmin edemez, daha duygunun farkında değildir.
Birisine “seni seviyorum” dediğim zaman bu onu gerçekten sevdiğimi göstermez, çoğu zaman tam tersi de hissediliyor olabilirim zaten sevgi gösterilen bir şeydir onu kelimeye dökmek ne saçmadır, hatta gösteremediğim için ve artık sevmez olduğum için söylüyor bile olabilirim. Duygusal yalancılık. Aslına bakarsanız abartı sevgi gösterileri de budur.
Dünya üzerindeki doğa ölümü, insan ölümü, savaşlar devletin tepesindeki adamların çatışması ve bencillikleri yüzünden kaynakları ortaklaşamamaları ile ilgilidir. Kendi kendini yok eden bir sisteme dönmüş olmak. Bu sert babanın çocuğunu bir hiç uğruna nasıl kırabildiğini de açıklar, maçlardan sonra sporla alakası olamayacak çatışmaları da, savaş denen şeyin varlığını, ne uğruna ne yaptığımızın farkında olmamaktır.
11 Mayıs 2012 Cuma
İKİ TİP ZİHİN
3 Nisan 2012 Salı
Etiketler
Bir takım etiket örnekleri verelim. Kadın (kadının yeri kocasının yanıdır, kadın haddini bilecek), erkek (erkek adam odur budur), çocuk, doktor, mühendis, avukat, aşçı, kişisel gelişimci, Kürt, Türk, Ermeni, müslüman, ateist, yahudi, GS’lı, FB’lı, BJK’lı, cumhuriyetçi, islamcı, solcu, komünist, şarapçı, gey, hetero vs. Hatta iyi, kötü.
Tüm bunlar birbirimizi kendi kafamızda soktuğumuz şablonlar. Kanka veya düşman belirleme adına. Ayrımclık yapma adına yani.
Her “şunları sevmem, bunlar böyledir” dediğimizde ötekileştiririz.
Kaç tanesini tanıdın ve nasıl hepsi ile ilgili hüküm veriyorsun? Cevapsız.
O “diğerleri”nin içinde ne kadar bulundun, aslında ne biliyorsun? Cevapsız.
İnsanların tek bir etiketi yoktur, birçok etiketi vardır. Gözden kaçar.
Her bir “oncuyum buncuyum” dediğimizde ne olduğumuzu değil ne olmadığımızı belirtmiş oluyoruz. Karşımızdaki insana aba altından sopa gösteriyoruz, “kabul et, etmezsen seni dışlarım”. Tehdit.
İyi veya kötü şekilde damglamak da kezadır. Gerçek hayat Amerikan filmi değildir. Yakından silah sesi duymuş olan bilir. Kahraman yoktur.
Sol beyin, rasyonel beyin, ayrımcı beyin, mantıkçı beyin, lineer (düz) beyindir bunu yaratan. Tüm dünyadaki savaşların sebebi, kadına şiddetin sebebi, baskıların, acıların sebebi.
Tüm eğitim sistemi beynimizin sol tarafını geliştirir. Tarih (iyiler ve kötüler), fen, matematik (2x2 nin 4 ettiği dünya).
Halbuki gerçek hayata adım attığınızda sokakta herkes her etiketi taşır ve siz hiçbirini aslında tanımıyorsunuzdur, fakat tanımadan düşman belleyeli çok zaman oluyordur.
Hiçbir mühendislik hesabı %100 tutmaz, hiçbir köşe tam 90 derece değildir, hiçbir şey tam sivri değildir, hiçbir insan iyi veya kötü değildir, hiçbir kural herkese uygulanamaz, hiçbir olay sonrasında yaşanılacaklar bilinmediği için iyi veya kötü değildir, aslına bakarsanız siyah veya beyaz yoktur, sadece grinin tonları var.
Sağ beyin kullanımı ise genelde kadınlarda (%95 kadınlar, %5 erkekler) bulunur (ANAÇ). Dünyadaki bu kanser halini ortaya çıkaran da onlar değildir, kişisel gelişime de neredeyse yalnız onlar ilgi gösterir, en çok onlar ezilir çünkü kas güçler yoktur. Sadece onlar değişebilir ve herşeyi değiştirebilir.
Şimdiye kadar toplumun kabul ettiği tüm etiketler insan uydurması, geçici, sığ, herkese zararlıdır. Bir teki dışında İNSAN.
Egosal getirisi yok biliyorum.