9 Ocak 2012 Pazartesi

KORKU


Korku öncelikle bir inançtır. “Korkulması gerektiğine dair bir inanç”. Ya birileri korkutur (anneniz, toplum,anane vs.), ya siz kendiniz yaşarsınız güvensizlikten korkarsınız, ve sonra hep korkarsınız.
Bir farkı bilelim, “hayvan karşıma çıktı ve bana doğru koşmaya başlayınca korktum” ile “kedi” dendiğinde zıplama şeklindeki korku aynı şey değil. Biri hayatta kalmayı sağlar, benim hayatımı kurtarır, adrenalinimi arttırır, diğeri beni paranoyak yapar, mutluluğumu çalar,direncimi düşürür,çok maliyetlidir (tüm sigortalar, ekstra güvelikli araba, çanta, alarm sistemi vs. ne varsa), özgürlüğümü kaybederim (gece çıkamam, yalnız kalamam, onu yapamam, bunu içemem, güvenemem) diğer insanlara yük olurum, can sıkarım.
Öğenin kendi yokken korkusu vardır, varmış gibi veya olacakmış gibi hissedilir. Zarar göreceğine dair ön yargı.
Sebebi geçmiş hayali veya gerçek deneyiminde çaresizlik hissedilmiş olması. Bu çaresizlik hali, hali hazırdaki zayıflık, beceremezlik inancıyla “yapadım yapamam” a dönüşmüş olması. Buyrun yeni bir korku kazamış oldunuz. Hayırlı uğurlu olsun 83. gerçek korkunuz ve 2534. korkuya dönüşmemiş endişe haliniz.
Temel sebep zayıflık inancı. Durmadan “ay dokunma, ay bak beceremedin, sen nerden bilicen” denmedi mi sana? “Ayıp, günah, yasak, iğrenç, ahlaksız” öğretmediler mi sana?
Buraya kadar yakından bakıncaydı. Şimdi uzaktan bakınca.
Korku insanın insanı yönetme biçimi. Baba çocuğu korkutur, uslu olsun, başarılı (sınıfta, hayatta) olsun, şablona girsin diye, devlet vatandaşı korkutur uslu olsun, köle (başarılı) olsun, şablona girsin diye amerika türkiyeyi korkutur uslu olsun, köle (başarılı) olsun, şablona girsin diye, öğretmen öğrenciyi korkutur uslu olsun, başarılı (sınıfta, hayatta) olsun, şablona girsin diye, komşu annemi korkutur kendi de korktuğu için, ben korkarım herkes korktuğu için. Uslu, başarılı, uçar, kaçar ne haltsa.
Doğuştan 2 korku ile start alınır.Öğretilir.
Korku gerçek değildir, bir sanrıdır.
Hakkaten “korkmuyorum” denebilse kabustan uyanmaya eş değerdir. Ortada bir şey olmadığı gözükür.
Nerden mi biliyorum? Çünkü korkmayanlar var, bir şekilde yapanlar. Korkuya değilde eğlence, coşku, sevgiye odaklanabilenler.
Herhangi alandaki başarı (piyano, ders, parasal, aşksal, iyi insan vs.) sadece akış halinde olma ile gelir. Fazıl Say’ın çalarken artık tuşlara bakmaması da, ağzını yarım açıp tavana bakarak çalması. Alıgısının tam açık şekilde olması, tam kosantrasyon hali. Artık kimsenin “hadi yavrum şu lokmayı da ye, şu soruyu da çöz gibi sizi dürtükleme durumu kalmamış. Sırf sevgiden yapılır, sonunda başarı olup olmadığı umursanmaz, ölünse gam yenmez. Endişe ve korku halinin tam tersi yani, iki uç, yin ve yang, varlık ve yokluk, anda olmak yerine sanal korku cumhuriyetinde kabusu yaşamak, neo’nun kırmızı ve mavi hapıdır.
Bu sebeple çevrenizdekilere korkmaya gerek olmadığını ve özgürlük için feda edilmeyecek hiçbir şey olmadığını gösterin. Çünkü insan önce birinde görür, garipser, reddeder, zaman geçer, düşünür, saçma inançlar ilk kez sorgulanıyordur onun için. En son yapabileceğine karar da verebilir, toplum vs. baskısını göze alamayabilir de. Eksik deneyimler bir dahaki hayata.
Korku ile programlı bilinçaltı değişmedikçe durum biraz umutsuzdur. Çevrenizdeki şikayetçi insan sayısına bakın. Hayatlarındaki bazı şeyleri zamanı geldi de geçiyor olmasına rağmen değiştiremeyenler.
Korkuyu kafada yenmek tek çözüm, bu da duygusal özgürleşme teknikleri ile yapılabilir.
Korku, endişe, keşke varken anın tadına odaklanılamıyor, boşverin başarıyı. Hayat “zaten bu” değil, tabi ki değil, hiç olmadı, siz sadece kafasını kaldırmasına izin verilmediniz, semtinizden çıkmadınız, ötekini denemeye fırsat bırakılmadınız, aslına bakarsanız kullanıldınız, millete inandınız, sömürüldünüz dolaylı dolaylı yollardan. Bir yapanı görmediniz, “ne bileyim ki” oldunuz.
İnandığın korkuyu başkasına aktarmak, tüm inanç sistemlerinin devamlılığının ortak noktasıdır. Siyaset, toplumsal ahlak, din, bilim.
Korkacak bir şey yoktu. Herhangi bilimsel, akademik, uzman tarafından, geleneksel, tanrısal (yoksa tanrı...)gerekçe gibi gösterilmiş, aslında senin deneyimlememiş olduğun şeylerdi sadece. “Yapamazdın” sadece.
Gördüğüm kadarıyla pek kimsenin kaybedecek bir şeyi kalmamış. İlk adım karar vermek, gerekliliğini farketmektir, gerisi gelir.

Hiç yorum yok: